Geçmişten günümüze kadar bilinç ve kaynağı her zaman tartışma konusu olmuştur. Günümüzde bu konuyu daha çok fizikçiler, nörobilimciler, bilim insanları (bilişsel) inceliyor. Bilinç psikoloji, sosyoloji, felsefe alanlarında ele alınış biçimleri birbirinden farklıdır diyerek, bilinçle ilgili iki teoriye göz atalım.
Birincisi materyalizm. Metaryalizm bize diyor ki; bilinç maddeden yani bizim beynimizdeki nöronların ateşlenmesinden kaynaklanıyor. Bilim insanları da koyu materyalistlerdir, ancak materyalizmin bazı kısıtlamalarına takılmışlardır. İzafiyet ile kuantum mekaniği arasındaki ayrılığı veya Heisenberg’in belirsizlik ilkesini ele alırsak bu tutarsızlıkları hemen gözlemleyebiliriz.
İkinci teori ise; zihin-beden ikiliğidir. Buna göre bilinç maddeden ayrıdır. Ruh bireyin başka bir parçasıdır. Bilim dünyasında yer edinmeye çalışan bir başka seçenek ise panpsişizm. Bu görüşe göre evren bilinçten meydana gelir. Meşhur Zen koanının odağı da budur. ”Kimsenin olmadığı bir ormanda bir ağaç devrildiğinde ses çıkar mı?” Yani; tüm deneyimlerimiz filtrelenerek zihnimizde yorumlanır. Böyle olmasaydı, gözlem yapabilecek bilinç bulunmasaydı evren de var olmazdı.
Kuantum mekaniğinde, gözlemlenmediği ve ölçülmediği takdirde parçacıkların kesin bir şekli veya konumu bulunmaz. Bu, oyunda olan proto-bilinç formu mudur? John Archibald Wheeler’a göre olabilir. (Kara delik terimini kazandıran fizikçi, filozof)
2006 yılında fizikçi Bernard Haisch, bilincin kuantum vakumu veya boşluk tarafından üretilip yayıldığını öne sürdü. Yeterli karmaşıklığa sahip olan belirli miktarda enerji üreten her sistem bilinç üretebilir ve yayabilir dedi. Dr. Matloff bu görüşü sınamak için gözlemsel bir çalışmada bulunmayı önerdi. İnceledikleri şey ”Parenagonun devamsızlığı” idi. Güneş gibi daha soğuk yıldızların sıcak olanlara kıyasla samanyolu galaksisinin merkezinde daha hızlı döndükleri gözlemlenir. Daha sıcak kardeşlerinin aksine, soğuk yıldızlar ”tek yönlü jet emisyonu” sebebiyle daha hızlı hareket ederler, jet yayılımı yaparlar. Matloff bu durumu yıldızların hız kazanmak için bilinçli olarak kendilerini manipüle etmelerine örnek olarak göstermektedir.
Gaz bulutları etkileşimde bulunmaktan ibaret olsaydı, her bulutun da farklı bir kimyaya, yapıya sahip olması gerekirdi; bu durumda yıldızlar farklı biçimlerde çalışırdı. Peki, niçin bütün yıldızlar birbirleriyle tamamen aynı şekilde davranıyor? Bilim insanları şimdiye dek hiç bulamamış gözükse de karanlık maddenin evrenin %95’ini oluşturduğuna inanılıyor.
Son olarak Dr. Tononi’nin öne sürdüğü teoriyi düşünelim. Yapay zekayı ele aldığımızda bu haliyle bile her çeşit insanı alt edebiliyor, ancak irade sahibi değil. Bu teori bir çok insanın eşdeğer tuttuğu zeka ve bilinci farklı kılıyor.
Kaynak: Big Think / Philip Perry