Kitlesel farkındalığı ve değişimi hızlandırmak hedefiyle, güncel sanat aksiyonumu paylaşacağım bu yazım ‘Damlaya damlaya göl olur’ deyiminin umut dolu bir açılımıdır. 2018’in sonlarına doğru Akmerkez’deki tüm yaşlara hitap eden bir oyuncağın bulunduğu mağazanın kapanacağını duydum. 25 metrelik çelik bir kaydırak olan dev oyuncağın akıbeti gündemimin tam merkezine geçti.
“Ne yapacaksın onunla?” sorusuna yanıtım ‘Onu bir zaman makinasına çevireğim’di. Yani sadece bu cümleye sığan bir anlamdı, fazlası değildi, o kadarcıktı balon, sihirli bir perspektifi olan ‘hayal’ resminde, durduğum merkeze uzak olduğundan…
Yeni geri dönüşüm projesine malzeme yapabilmek için gerekli ilk adım onu merkeze almak, sonrasında da sadece istemeye devam etmekti. Tam olarak ne yapacağımı bilmeden, ilgim yeterli olacaktı onu canlandırmaya. Geçen yıl WWF için plastik yılıydı ve Türkiye temsilciliğinden 23 Nisan’da çocukların da dahil olabileceği bir eser talebi aldım. Hayatın vücut bulmuş hali doğaya olan hassasiyetime dokunan bu talebin sonucu her zamanki gibi, hayalimin ötesinde güzellikte doğarak bana çok güzel mutlulukları yaşattı. Bu eser beni ve çevremi değiştirerek sanat üretimimde yeni bir dönem açtı.
“Plastic Marine Turtle: Her yıl dünya suyuna atılan 8 milyon ton plastik ile nesilleri tehdit altında olan canlılardan bir tanesi Deniz Kaplumbağası… Dalgaların Asya’nın en batı noktası Babakale’ye getirdiği plastikleri yiyerek hayata gelen bu heykelin dış kabuğu, feribotlarda tüketilen plastik su şişeleriyle örüldü. Çocuklar üretim seanslarımda bulundu. Onlara emanet edeceğimiz doğa harikalarını eski nesillerden daha iyi koruyacaklarına inanıyorum.” şeklinde ifadem ile eserimin ön gösterimi ve sergisi Akmerkez’de yapıldı.
Üretim sürecinde İstanbul Deniz Otobüslerinde temizlikten sorumlu bir kadının biriktirdiği plastik şişeler gün aşırı stüdyoma yollandı. Bu torbalar arasında şişeler dışında yabancı madde olarak sadece 2 adet plastik yıldız, kaplumbağamın gözleri oldu. O zamandan beri tükettiğim tüm plastik su şişesini çöpe atmak yerine stüdyomda sanat üretiminde kullandım.
Geçmişte oldukça anlamlı işbirliğimiz olduğundan bu kurumun duyarlılığına güvenerek kaydırağı geri dönüşüm serilerim kapsamında değerlendirmek için birden fazla kişiyi fonksiyonu durmuş kaydırağın sanat eserine çevrilmesi konusunda ikna etmek gibi cesur girişimlerde bulundum.
Hem eserlerimin üretim aşamaları fiziksel güç gerektirdiğinden hem de sanatı hayatın tam içine pozisyonlamak gibi zor görevler edindiğim için kendimi performans sanatçısı gibi hissediyorum. ‘Public art’ projelerimde karşılaştığım mevcut düzenin yarattığı direnç eseri oluşturmaktan daha zahmetli oldu hep. Çöpünü ayrıştırmak gibi günlük rutinden eylemler insanlara zahmet veriyor. Nedense bu zahmet eğer yaptığı şeye adanmış, niyeti anlamlı güzellik yaratmak olan, pozitif enerjiyle dolu bir kadına daha zahmetli. Çoğu zaman sadece farklılık tek başına yeterli olabilir sorun teşkil etmeye.
Güzel rüyadan uyandırılır gibi ya da rüya görmenin yasaklanıyor olması gibi üretim sürecindeki hayal kırıklıkları. Bu limitli süreçte, özellikle hayallerini yapamayan kadınların eksiklik hissiyle engel olma, tembel yapılıların basit detaylara anlam yükleyerek yaptıkları zaman avcılığı veya sıkıcı rutinine gün doğmuş ve onu saçma aksiyonlarına karıştırma ihtiyacı duyanlar ve benzeri çok alışkın olduğum dirençlerden bahsediyorum. Bu durumda eserin en mükemmele ulaşabilmesi için hayaldeki incecik detayları fark etmek, anlamak, imgelemek ile meşgul olma gereksinimi içindeki sanatçı, ancak dayanıklılığı kadar eserinde kusursuzluğa ulaşabilir.
Bu yazıyı tek kişi okuyacak olsa bile, ayrıntılara girip akla ‘kötüleme’ ile nüfuz etmek, negatifi ‘promote’ etmek yerine; belki de kaos dolu, karanlık ve dramatik anlarda parlaklığıyla dikkatimi alan yıldızı daha da çok parlatmak doğru hissettiriyor.
13.271 adet küçük boy plastik su şişesini kapak ve etiketten arındırıp, yarısından keserek -içinde parlayan damlalarla birlikte- katlayıp yılan derisi pulu görünümü elde ettim. Bu pulların her biri göl olacak bir su damlasını temsil etti. Uzun bir yolculuğun tek adımla başlaması gibi.
Geri dönüştürülmeyen plastikler doğaya damlayarak göller oluşturuyor, malesef bu hayal değil, büyük bir gerçek… Bakış açımıza göre değişken perspektifte aklımıza konumlanan, görme ve düşünme kalitemizle orantılı bir tehlike söz konusu.
Bu görünmez gerçekliği, hiç bir atomun aslında birbirine değmediği gibi, sanki su damlaları iç içe geçmeden, göl oluş anını yakalayıp, güzel şehrimize, tam da tüketimin merkezine, yani hayatımızın içine koydum. Suyun berraklığını temsilen parlak, umudu temsilen ışıklı yılanımın derisinin 11.327 pulu Damla Su’dan geldi. İnternetten bulduğum telefonla yetkililere ulaştım ve sadece telefon üzerinden iletişimimiz sürdü. Farklı departmanlardan görüştüğüm her bir temsilcinin projeme duyarlılığı, şehir içinde ve dışındaki merkezlerinde tüm çalışanlarının rutinlerinin dışına çıkıp verdikleri efor bu sürecin umut dolu yıldızı oldu bana.
Hayatımızı kolaylaştırdığından plastik hayatın her alanında var. Geri dönüşüm ile değerlendirilmeyen plastik, atıklara karışarak doğanın içinde büyüyen yılanların zehrine dönüşecek ve hepimizin hayatına nüfuz edecek. Bu anıt, ürününü plastikle pazarlayan dev kurumlar başta olmak üzere, dikey yapılanmaların ‘plastiği geri dönüşümle değerlendirmek’ konusunda girişimleri için motivasyon olmasını umut ediyorum. Ekrandan ziyade gerçeğinin görülmesini arzu ettiğimden, burada yapım aşaması görsellerini paylaştım. Doğal ortamında olmadığı için biraz utanıyor, saklanmaya çalışıyor gibi vücut dili ancak saklanamayacak kadar büyük Ak Yılan sizleri Akmerkez’de bekliyor olacak. Sevgiler…
Sevincy