Cesaret kelimesi uzun zamanlar boyunca ne anlama geldiği konusunda tartışmalara sebep olmuştur. Literatürde geçen anlamı; korkusuzluk, atılganlık ve yürekliliktir. Ancak tabi ki sadece bu üç kelimeyle cesaret gibi bir faktörü basitleştirmek yapılacak büyük bir haksızlıktır.
Cesaret tamamen korkusuz olmak demek değildir, yeri geldiğinde korktuğun yerleri de kabul ederek harekete geçmeyi göze alabilmektir. İşte bu korku faktörünü dahi kabul ettiğimizde ve harekete geçtiğimizde atılganlık ve yüreklilik kelimelerini de gerçekleştirmiş oluruz. Cesaretli olmak sanılan kadar kolay değildir.
Çünkü insanlar hayatlarının belirli noktalarında garantici olup risk almaktan kaçabiliyorlar, ya da yaptıkları ve yaşadıkları şeylerin sorumluluklarıyla yüzleşmek onları korkutabiliyor. Ancak inkar edemeyeceğimiz bir gerçek var ki o da bir insanın kişisel gelişimi ve kişisel farkındalığını artırmanın en etkili yollarından biri cesur biri haline dönüşebilmektir.
Cesur doğulur mu? Cesur olunur mu?
Doğduğumuz andan itibaren, yaşamak durumunda kaldığımız gerek hayat koşulları ya da aynı evin içerisinde bulunduğumuz ebeveynlerimiz, kardeşlerimiz veya diğer kişiler ister istemez bizim kişiliğimiz üzerinde belirli etkilere sebep olmaktadır. Bu yaşanmışlıklar sebebiyle de insanın ne yazık ki cesareti kırık olabiliyor. Özellikle çocukluk döneminde susturulmuş, bastırılmış, örselenmiş ve itelenmiş olan çocukların yaşadıkları sorunlar ve sıkıntılar karşısında daha çekingen adımlar attıkları gözlemlenebilmektedir.
Tabi ki cesaret doğuştan gelen bir özellik olmamakla beraber insanların daha sonradan kişisel gelişimleri ve kişisel farkındalık düzeylerini artırmaya başladıkları noktada sahip olabilecekleri bir özellik konumundadır. Eğer bilinçli ebeveynler tarafından büyütülmüş bir çocuksanız daha kolay bir şekilde cesarete ulaşabilecekken, daha zorlu bir ebeveyn-çocuk ilişkisi kurulmuş ailede yetişmiş bir bireyseniz bu cesarete ulaşmak sizin için biraz emek vermenizi gerektirebilir.
Cesareti artırmak için ne yapılmalı?
1. Korkularınızın anlamını ve kaynağını bulun
İnsanların cesurca adımlar atamamasının önünde bulunan en büyük engel korkularıdır. Korkuları aşmak ise emek ve sabır isteyen bir süreçtir. Bu emek ve sabır isteyen sürecin ise en temel basamağı korkularımızın bizim için ifade ettikleri anlamları ve bu korkularımızın kaynağını bulmaktır. İçe dönmeden dışa dönük bir insan olamayız.
Kendimizden ve korkularımızdan kaçtığımız her an onları çözmüş değil tam tersine önümüze engel olarak çıkabilmeleri için onlara alan yaratmış oluruz. İşte bu yüzden ilk önce kendinize “Korkularım benim için ne anlam ifade ediyor?” ve “Korkularımın kaynağı nereden geliyor?” sorularını sormamız gerekmektedir.
2. Cesur doğmazsınız, cesur olursunuz!
İnsanların belirli özellikleri doğuştan gelir ve bu özellikler sonradan kazanılamaya bilinir. Ancak cesaret doğuştan gelen bir özellik değildir. Kazanabileceğimiz ve artırabileceğimiz bir özelliktir bu yüzden hayatta her zaman cesur olabileceğinizin kabulünde ve farkındalığında olmanız demek daha cesur bir insan olabilmek adına atabileceğiniz büyük adımlardan biridir.
3. Doğru insanlarla temas halinde olmak
Cesaret bazen tamamen içten gelen bir motivasyon kaynağına bağlı olmayabilir. Bu noktada çevremizde bize destek olan ve aldığımız kararlarda destekleyici olabilecek insanlar daha cesur olmamız için dışardan sağlanabilecek en büyük motivasyon kaynaklarından biridir. Bu noktada çevremizi bizi her zaman daha ileriye götürecek geri çekmeyecek destekleyici ve kucaklayıcı insanlarla çevrelemek cesaretinizi artırmanıza etki sağlayabilecek büyük bir dışsal motivasyondur.
4. Küçük adımlarla büyük hedeflere ilerle
Cesur olmak demek bir hedefin en son noktasını gerçekleştirmek adına harekete geçmek değildir. Aslında bir bina inşa etmeye benzetebiliriz. Bu yüzden temelini sağlam oluşturmak çok önemlidir. İşte bu noktada sizi motive edecek küçük adımlarla başlayıp en sondaki büyük hedefinize doğru ilerleyebilirsiniz.
5. Başarısızlık büyük bir deneyimdir
Başarısız olduğunuz anlara ve işlere bakış açınızı değiştirmek çok önemlidir. Hayatta yaşadığımız olaylara olumlu ya da olumsuz olsun bir deneyim ve tecrübe gözüyle bakabilmek bizi daima daha ileriye gitmeye teşvik ederken başladığımız diğer işlerde ise başarı oranımızın artmasına daha fazla olanak sağlayacaktır.
Başarısızlık bir zayıflık değildir tam tersine daha büyük şeyler başarabilmek adına elimizde olan çok büyük bir güçtür. Her hikâye belirli başarısızlıkları da içinde barındırır. Bu yüzden başarısızlığı bir zayıflık ya da güçsüzlük olarak değerlendirmek yerine kendimiz için bir yol gösterici harita haline getirirsek hem cesaretimizin kırılmasını engellemiş oluruz hem de gerçekleştireceğimiz diğer eylemler adına kendimize olan güvenimizi artırmış oluruz.
