Güzellik algısı tarihten bugüne çeşitli şekillerde ön plana çıkmıştır. Günümüzde güzellik genel olarak ideal bir beden ve yüz olarak birleştirilip ‘güzel kadın veya erkek‘ olarak bize sunulur. Bu güzellik sunumları en çok sosyal medya üzerinden kullanıcı karşısına çıkar.
Güzelliğin medyada yer alan yazılar, kullanılan görseller, yayınlanan programlar veya sosyal ağlar üzerinden yapılan paylaşımlar ile yeniden biçimlenerek özellikle bedene karşı çeşitli ideallerle kuşatılması, medyanın beden üzerindeki etkilerini güncel konulardan biri haline getirmiştir. Özellikle reklamlar, popüler gazeteler, televizyon programları ve filmler önceden biçimlendirilmiş ve idealize edilmiş beden imgelerin yayılmasına olanak sağlamaktadır.
Medya sadece ideal bedeni değil, aynı zamanda bu ideallere ulaşmak için neler yapılması gerektiğini ve yöntemlerini de yayan bir araçtır. Dolayısı ile, kendisini medyada yer alan ideal beden ile karşılaştıran insan, bu karşılaştırma sonucunda o ideal bedene ulaşmak için göstereceği çabaları da yine medyadan öğrenmektedir. Gün içinde bireyler dış görünüşlerine ilişkin birden fazla uyarana maruz kalmaktadırlar. Bu uyaranlar dergiler, mağaza vitrinleri, kişiler arasında geçen günlük diyaloglar ve/ya estetik cerrahi operasyonlarının artışı gibi çeşitli etmenler ile bireylere ulaşmakta ve dış görünüşlerine ilişkin baskı yaratmaktadır.
Örneğin zayıf olmak, kaslı olmak ve fiziksel zindelik genç olmak ile eşdeğer tutularak, yaşlanan beden, kişi için kaygı kaynağı haline getirilmektedir. Şişman olmak, bakımsız görünmek veya yaşlanmak kaçınılması gereken durumlar olarak sunulmaktadır. Almanya’da yapılan bir çalışmada sosyal medyayı kullanan kişilerin arkadaşlık ilişkilerinin kalitesi, internette geçirdikleri süre ve güzellik ile ilgili ideallerin içselleştirilmesi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Medya takip sıklığından çok, medya kullanım tercihlerinin güzellik algısı üzerinde daha belirleyici olduğunu söylemek mümkündür. Güzellik ve moda ile ilişkili haber ve programları daha sık takip eden gençlerin daha fazla medyadan kaynaklanan baskı hissedilmesi, ideal beden farkındalıklarının daha yüksek olması, kendilerini medyadaki ünlülerle daha fazla karşılaştırmaları ve daha fazla benzemek istemeleri bu sonuçla açıklanabilir. Ayrıca ideal güzellik kalıpları artık sadece profesyonel mecralar tarafından üretilmiyor. Sosyal medyadaki filtre ve rötuş gibi manipülasyon araçlarıyla ideal güzellik kalıpları sürekli olarak tekrar ediliyor.
Güzellik algısının tarihsel süreçte değişime uğradığı yazının başında dile getirilmiştir. Örneğin bazı ülkelerde kilolu kadınlar ‘güzel kadın‘ olarak görülürdü. Çünkü kilolu kadın daha sağlıklı ve çocuk doğurmak için ideal bir vücuda sahiptir. Zaman ilerledikçe birbirinden ince vücutlar güzel sayılıyordu. Çünkü mankenler devri başlamıştı ve tüm mankenler sıfır bedendi. Çoğu genç kızın hayali incecik bir bel, uzun bacaklar ve dolgun göğüslere sahip olmaktı. Bu öyle bir noktaya ilerlemişti ki yeme bozuklukları teşvik edilmeye başlanmıştı.
Chicago’da bulunan bir yeme bozukluğu tedavi merkezinin yaptığı araştırmaya göre bünyelerinde bulunan genç hastaların yüzde 50’si sosyal medyanın hastalıklarını tetiklediğini ve etkilediğini belirtmiş. Florida State Üniversitesi’nin yaptığı bir diğer araştırmada ise Facebook ve Instagram kullanımıyla yeme bozuklukları arasında bir korelasyon bulunmuş.
İnternetin her yerinde, pro-anoreksiya siteleri açıldı. Bunun üzerinden daha çok geçmeden inanılmaz bir fitness akımı başladı ve bu sefer herkes spor salonlarına akın etti. Kadınından erkeğine insanlar bu amaç uğruna ilaçlar aldı, hayatını kaybedenler oldu. Son dönemde ise ‘Kardashian vücut‘ dünyamızı ele geçirdi ve kadın bedenine bir kum saati şekli şart koşuldu.
Öyle bir noktaya geldi ki insanlar dünya çapında kabul görmeye başlayan bu güzellik standartına uymak için bıçak altına yatmaya başladılar. Psikolojik olarak yapılması gereken birkaç madde ile sosyal medyanın yarattığı güzellik algısını kırabilmek mümkündür. Bu maddelerin her birinin içinde uzun bir süreç barındırdığını ve bu algıyı kırmanın da hemen gerçekleşmeyeceğini hatırlatmak gerekir. Önemli olan bu maddelerin nedenleri kavrayıp, hayatımıza günden güne daha fazla uygulamaya çalışmaktır.
- Etkileşim halinde olmak, yeni şeyler keşfetmek için sosyal medya kullanırken kişinin kendi duygusuna, düşüncesine, beklentilerine temas etmek ve bunlara sahip çıkmak. Diğer insanlarla etkileşime girerken kendinden yabancılaşmamak.
- İnsanların kendilerinde beğendikleri yanları olabileceği gibi, beğenmedikleri tarafları da olabilir. Bu gayet anlaşılır bir durumdur. Ancak bu kendini fiziksel olarak değiştirmeye çalışma çabasının da bir anlamı olmak zorundadır. Kendini iyi hissetmeme, kendini daha güzel hissetmek isteği, daha çok beğenilme arzusu, daha çok takdir görme beklentisi olabilir. İlk olarak bu hayalde yatan benliğin nedenini sorgulamak gerekir.
- Sosyal medya sebebi ile kişi kendi düşüncesinden çok diğerinin düşüncelerine odaklanır. Bu odaklanma kendi düşüncelerini de kaybettirir ve çoğunluğa aşırı bir uyum sağlama başlar. Bu noktada kişi kendi zihnine ve düşüncelerine odaklanmalıdır. Kendini nasıl hissettiğine ve iç tatmini üzerinde gezinmelidir.
- Sahip olduğumuzu kabullenmek, değer vermek ve sevmek birçoğumuz için zorlu bir süreçtir. Fakat bu süreç kendimizi ve algımızı değişime götürecek en önemli süreçlerden biridir.
- Zayıf bir özgüvenin nedeni sosyal medya değildir, ancak sosyal medya mevcut duruma katkıda bulunacak güce sahiptir. Yaşanan bu özgüven eksikliği kendimizde beğenmediğimiz yönlerden kaynaklandığında yapılabilecek en güzel şey, bu kusur saydığımız yönleri kabul etmek ve bunlarla barışmaya çalışmaktır. Aynaya baktığınızda beğenmediğiniz değil, gerçekten güzel olduğunu düşündüğünüz yerleri görün. Çünkü bedeniniz yalnızca size özgü ve size ait. Her biri biricik ve sizin için.
- Son olarak eğer bedenini ve kendinizi beğenmediğinizi düşünüyorsanız, özgüveninizi hiçbir şeyin arttıramayacağını düşünüyorsanız, bu algıyı aşmakta zorluk yaşıyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz.